Tuna Dergi
ACI MAVİ TATLI MAVİ ACI MAVİ TATLI MAVİ
  Kapalı gözlerinde gün ışığını hissetti önce. Sonrasındaysa sıcaklığını duyumsadı tüm yüzünde. Ve mahmur gözlerini yavaşça kırpıştırarak açtı gündüz güneşine. Derin bir sessizlik hakimdi... ACI MAVİ TATLI MAVİ

 

Kapalı gözlerinde gün ışığını hissetti önce. Sonrasındaysa sıcaklığını duyumsadı tüm yüzünde. Ve mahmur gözlerini yavaşça kırpıştırarak açtı gündüz güneşine. Derin bir sessizlik hakimdi etrafta, sabahın 05:25’inde. Deniz durgun, rüzgâr durgun, doğa durgun ve yanıbaşındaki bir avuç insan da uykudaydı hâlâ. Ne güzeldi, yıldızlarla dolu bir gökyüzünün altında uykuya daldığın gecenin sabahında, huzurlu bir sessizliğe uyanmak.

Anın tadını biraz daha çıkardıktan sonra, kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek yattığı yerden kalktı. Mayosunu giyip kumsalın yolunu tuttu. Mavinin tonlarının usulca bezediği su, günün ilk ışıklarıyla kendisiyle buluşacak şanslı kişiyi bekliyor gibiydi.

Suyu teninde hissedene kadar serin kumların üzerinde yürümeye başladı. İlk adımı buluşmadan önce duraksadı. Gözlerini yumdu, derin bir nefes aldı ve ilerledi. Ayak bilekleri, dizleri, elleri, omuzları… Ve işte deniz tarafından sarmalanmıştı bile. Gözlerini açmamıştı henüz. Ciğerlerine dolan hava, tenini saran suyun hissi… hepsi tanıdıktı ve güvenini bu şekilde gösteriyordu.

Kulaçlar atmaya başladı masmavi derinliklere doğru. İlk kulaç, bir tane daha, sonra bir tane daha… Durup da etrafında baktığında kıyıdan çok uzakta, neredeyse denizin ortasında, bir başına olduğunu fark etti. Neyse ki yemyeşil ağaçlarla kaplı, heybetli bir dağ tamamlıyordu manzarayı ve dönüş yolunu bulmasını kolaylaştırıyordu. Gerçi akşama kadar geri dönmese bile kimse telaşa kapılmazdı. Ne ilk kez saatlerce gözden kayboluşu olurdu bu ne de dünyada kendisi ve ona eşlik eden balıklar hariç kimse yokmuş gibi hissedişi. Diğer hiçbir şeyi önemsemiyordu.

Herkesin kafasını dinlemek için bir yöntemi olduğunu düşünürdü. Onun için en ideali de şu an içinde olduğu ortamdı. Dingin, huzurlu, aydınlık… Kolları iki yana açık, kendini suya bıraktı. Hiçbir güç sarf etmiyor, anın tadını çıkarıyordu. Görebildiği tek şey masmavi gökyüzü, hissettikleri ise onlarcaydı. Dinlendi, dinledi, durdu. Şimdi yüzleşmeye hazırdı. Düşüncelere daldı; geçmişine, hüzünlerine, kahkahalarına, hatalarına, isyanlarına, isteklerine… Düne hatta saatler öncesine. Kızdı, bağırdı, suları yumrukladı… Ve sonunda affetti yine affedemez sandığı pek çok şeyi. Gözyaşları denizle buluştu damla damla. Kalbine batan bütün acıları daha kolay kabul edebildiği yerdi burası. Yoksa nasıl bir insana dönüşür, o hüzünlerin yaralarını nasıl iyileştirirdi bilinmez. Tuzlu su iyileştirmez miydi zaten bütün yaraları?

İzin verdi o da önce yanıp sonra kabuk bağlamaya. Ve duruldu yavaşça, gözyaşları dindi, avuçları gevşedi, yüzünde yine güneşi hissetti. Tüm “keşke” dediklerine “iyi ki” dedi sonra, o yaşanmışlıkları yaşamasa, şimdiki o olmazdı, biliyordu.

İleride bir gün belki daha az; ama tekrar acıyla, öfkeyle yine aynı döngüde bulacaktı muhtemelen kendini. Onu da biliyordu.  İnsan olmak böyle bir şey belki, diye düşündü. Kırmak, bozmak, onarmak, kırmak, bozmak, onarmak…  Ya da sadece o öyle sanıyordu.

Kulaçlarını geri dönüşe atmadan önce suya daldı, bir süre nefesini tuttu, bekledi, etrafında süzülen balıkları izledi ve tekrar derin bir nefes almak için yüzeye sıçradı. Birinci kulaç, ikinci kulaç, üçüncü kulaç…

Ve yine ayakları kuma değiyordu. Üstünden tonlarca ağırlığı bıraktığı yere geri dönmeden, eve doğru ilerlemeye başladı. Yeni maceralara, yeni hatalara, yeni keşiflere…

Kahvaltı hazırlanmış mıdır acaba, diye düşündüğü sırada birisi “Kahvaltı hazır. Haydi gelin!” diye seslendi. Gülümseyip elimdeki kalemi kenara bıraktım ve defterin kapağını kapattım.

Camdan denize bakışlarım bir fısıltı oluyor: “Bunların hepsini ben yaşadım. Dün gibi hatırlıyorum. Kim bilir benzerini belki bir gün tekrar yaşarım. Ama ondan önce anlatacak çok şeyim var.”

TOMRİS TOLA
tomristola@gmail.com

Henüz yorum yapılmamış.

İlk yorumu siz yapın.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir