


Bu sayımızda da sizi yine dinlemekten çok keyif alacağınıza inandığımız bir müzisyen ile tanıştırmak istiyoruz. Kendisi ile yağmurlu güzel bir günde keyifli bir şekilde uzun uzun muhabbet ettik, keşke size hepsini aktarabilseydik. Aslında belki de aktarmamak en iyisi. Çünkü Efe’yi, müziğini ve müzisyen arkadaşlarıyla olan etkileşimini birebir yaşayarak tecrübe edinmeniz çok daha anlamlı olacak.
Efe Turumtay 1984 doğumlu. Avusturya Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndaki eş zamanlı eğitiminin sonrasında, yoluna Viyana’da Jazz-Keman eğitimi ile devam etmiş. Mike Stern, Bill Frisell ve John Abercrombie gibi isimlerin workshoplarına katılmış. Turumtay-Zaric Duo ve Invisible World Quartet başta olmak üzere dahil olduğu birkaç müzik topluluğu var. Efe 2018 yılında Avusturya Kültür Elçiliği ünvanına layık görülmüş ve WOMEX gibi uluslararası bir platformda grubuyla 2018 özel listesinde yer almış. Turumtay’ı daha yakından tanıyabilmeniz için sizi röportajla baş başa bırakıyoruz.
“VİYANA’YA EKONOMİ HUKUKU OKUMAK İÇİN GELMİŞTİM”
Müziğe küçük yasta başlamışsın; sonrasında tereddüt ettiğin oldu mu hiç?
Evet küçüktüm, ilk dersimi hatırlamıyorum bile, 4.5-5 yaslarındaydım. Annem ve dayım konservatuar mezunu. Annem, yeteneğimin olduğunu fark etmiş; konservatuardaki arkadaşlarının fikri ve birkaç objektif görüş de alınarak karar verilmiş, ardından konservatuar sınavlarına sokulmuşum ve böylece benim müzikal yolculuğum başlamış. Sadece ergenlik döneminde düşünmüştüm biraz, “arkadaşlarımla gezmek varken neden evde keman ve piyano çalışıyorum” diye. O zamanlar çift anadal yapıyordum çünkü. Ailem bana müziği iyi bir şekilde aşıladığı için zorlama ile değil severek çaldım. Avusturya’ya da Matura (lise bitirme sınavı) sonrasında ekonomi hukuku okumak için gelmiştim, 2004’te. Aklımda profesyonel olarak müzikle hayatımı kazanma fikri yoktu. Bir yerden sonra birtakım tesadüflerin de etkisiyle asıl vakit ayırdığım ve yapmak istediğim şey ile ilgili eğitim almaya karar verdim. Buradaki konservatuar sınavına da 28 yaşında girdim ve olabilecek en hızlı şekilde bitirdim.
Viyana’daki müzik eğitimin beklentilerini karşıladı mı?
Özel bir konservatuardaydım; giriş sınavları fazla teferruatlı değildi, dolayısıyla öğrenci alımı konusunda da çok seçici değillerdi. Ancak öğretmenlerden çok şey öğrendim, çünkü çok iyilerdi. İyi olmalarının sebebi ise teorisyenden ziyade aktif müzisyen olmalarıydı. Yaşanmışlıklarını ve birebir tecrübelerini bize aktarıyorlardı. Buradaki eğitimin bana en çok şey kazandıran kısmı da bu. Çünkü ben burada konservatuara girmeden halihazırda enstrümanımı çalabilir haldeydim ve hocalarımla birlikte zaten başka projelerde birlikte çalıyorduk.
Türkiye’deki müziği takip edebiliyor musun?
Türkiye’de yapılan müziği elimden geldiği kadar takip etmeye çalışıyorum. Özenle takip ettiğim, işlerini dinlemeye çalıştığım birkaç müzisyen var, onun dışında yeni çıkan albümleri olabildiğince dinliyorum. Bunlardan çok besleniyorum. Türkiye’deki müzik piyasasını da oldukça hareketli buluyorum. Çok iyi üretimler olduğunu düşünüyorum. Tabii benim burada bahsettiğim alternatif müzik sektörü.
Her şeye yetişebilmem maalesef mümkün değil, ancak genel olarak tüm dünyada yapılan yeni işleri takip etmeye çalışıyorum. Müzik nasıl gelişim gösteriyor, sound nasıl değişiyor, kimler nasıl farklı şeyler deniyor merak ediyorum ve izliyorum. Özellikle karakteristik işler çok hoşuma gidiyor. Dünyada var olan belli başlı soundları kullanmak yerine, yeni inovatif işler yapan insanları çok beğeniyorum. Özellikle takip ettiğim müzisyenler de bu gruba dahil, hatta şanslıyım ki bu isimlerden yıllarca takip ettiğim Cenk Erdoğan ile müzik yapıyoruz. Sounduna bayılıyorum, çok özel bir müzisyen olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Çağrı Sertel de, son birkaç senedir çok dikkatle takip ettiğim ve karakteristik işler yaptığını düşündüğüm müzisyenlerden. Özellilke son çıkan albümü bence mükemmel. Mutlaka dinlemenizi tavsiye ediyorum.
“MÜZİKTE EN GÜZEL AN İLK NOTALAR ÇALINDIĞINDA…”
Yaptığın işlerden bahsedelim biraz da…
Turumtay-Zarić Duo ve Invisible World Quartet benim esas projelerim. Turumtay-Zarić Duo benim müziğim; kendi ruhum için yaptığım müzik. Kendimi sadece müzisyen olarak değil, komponist olarak da ifade ettiğim ekip bu. Sırp kökenli bir akordeonist (Nikola Zarić) ile yaptığımız bir proje. İki albümümüz var, üçüncüyü bu yaz kaydetmeyi planlıyoruz. Onun dışında bu duonun genişletilmiş hali diyebileceğim Invisible World Quartet projesi var. Güzel bir tesadüf sonucu, duodan çok etkilenen Çek bir kontrabasist, daha önce başkalarıyla kaydettiği bir projenin devamını bizimle yapmak istedi. Aramıza yine Çek bir davulcu katıldı ve bu quartet oluştu. Onlarla da iki albümümüz var. Bu iki proje, kendimi en çok ifade edebildiğim projeler diyebilirim. Aynı Nikola ile olduğu gibi, Tomaś ve Kâmil ile de müzikal hissiyatımız, müziğe bakışımız ve müziği bireylerin önüne koyuşumuzun birlikte çok uyumlu. Uyumumuzun güzel işler yapmamızı sağladığını düşünüyorum. Müzikte en güzel an, üzerine çok düşünmeden ilk notalar çalındığında ortak noktada olduğunu anlamaktır. Bu iki proje de şanslıyım ki en doğal haliyle müzik yapmama olanak sağlıyor.
Onun dışında da beni çok heyecanlandıran ama bu salgın sürecinden dolayı ertelemek zorunda kaldığımız bir proje var. Bu benim kendi inisiyatifimle harekete geçirdiğim bir proje olduğu için ayrıca özel benim için, çünkü buradan çıkacak soundu hep hayal ediyordum, olsa ne kadar güzel olur diye düşünüyordum. Hayalini kurduğum bir şeyi hayata geçirmek gibi benim için, bu yüzden de çok özel. Quartet projesinden Tomáš Liška, Macar perküsyonist András Dés ve Türkiye’den perdesiz gitarda Cenk Erdoğan ile yaptığımız bir quartet projesi var. Çok güzel konserlerimiz oldu fakat salgın araya girdi ve maalesef birçok şeyi ertelemek zorunda kaldık.
Uluslararası projeler dışında sadece Viyana’dan arkadaşlarımla yaptığım birtakım işler de var. Sakina and Friends bunlardan biri. Farklı milletlerden müzisyenlerin oluşturduğu bir ekip ama hepimiz Viyanalıyız ve iyi arkadaşız. Sakina’nın sesini çok seviyorum, grubundaki arkadaşların müziğine bayılıyorum. Birlikte çok keyiflli bir albüm kaydımız oldu onlarla da. Bir de bunun benzeri 8 kişilik bir Vienna World Orchestra grubum var. Buradaki jam sessionlarda tanıştığımız uluslararası müzisyenlerle yaptığımız bir iş. Çok keyifli bir iş çünkü gruptaki herkes arkadaşım. Çok sık olamasa da ara ara toplanıp vakit geçiriyoruz. Bu arkadaşlığın beraberinde getirdiği eğlenceli bir enerji var bu ekipte. Viyana kozmopolit bir yer; dünyanın her yerinden, kendi müziğine çok hâkim insanlarla buluşma fırsatı bulabiliyorsunuz. Bunun avantajlarından olabildiğince yararlanmaya çalışıyorum. Bu bahsettiğim iki proje de bu tarz projeler.
Ayrıca Nikola Zarić ve Birgit Denk ile yürüttüğümüz çok farklı bir projemiz de var; Türkçe, Sırpça, Almanca şarkılar söylüyoruz birlikte ve bununla entegrasyon adına güçlü bir mesaj veriyoruz aslında.
“SAHNE SANATLARI İLE MÜZİĞİN BİRLEŞTİĞİ İŞLERDEN KEYİF ALIYORUM”
Keşke içinde yer alsam dediğin bir proje var mı?
İçinde yer alsam dediğim proje yok, çünkü oldukları gibi güzel zaten o projeler ama, keşke birlikte çalsam dediğim insanlar var. İsimlerini vermek istemiyorum, sürpriz olsun, çünkü çok büyük ihtimalle yakında gerçekleşecek olan bir proje bu.
Yakın vadede ya da ileriye dönük projelerin neler?
Kendi müziğimle alakalı yakın vadedeki planlar, zaten halihazırda olan projelerimin farklı boyutları, ki geçtiğimiz dönem birçok uluslararası turne maalesef Covid-19 sebebiyle ertelendi. Bunların dışında, son yıllarda yapmaktan çok keyif aldığım işler var, sahne sanatları ile müziğin birleştiği işler… Bunların en başında Selçuk Yöntem Jazz ve Şiirler Projesi var. Benim orkestra şefliğini yaptığım bir ekip ile Selçuk Yöntem şiir okurken eşlik ettiğimiz bir proje bu. İki dalın birbirinden beslenerek seyirciye ulaşması beni çok cezbeden bir olay, ayrıca Selçuk Yöntem ile aynı sahnede olmak hem eğitici hem de inanılmaz bir keyif. Yine sahne sanatlarıyla müziği birleştireceğimiz bir iş umarım önümüzdeki sonbaharda ortaya çıkacak. Deniz Çakır’ın başrolde olduğu bir oyun yazılıyor; şu an çalışmalar yapılıyor, ben müziklerini yapıyorum. Bunlar yakın gelecekte beni çok heyecanlandıran işler.
“İKİ ENSTRÜMAN OLARAK GÖRÜNSEK DE BİRMİŞ GİBİ TINLARIZ”
Turumtay-Zarić Duo ve Invisible World Quartet olarak dünya turnesine çıktınız. İnsanların yaklaşımı nasıldı?
Her ülkede farklı bir yaklaşım ve algı var. Özellikle Duo projemin bir özelliği var. Nikola ile hiçbir zaman ısmarlama müzik yapmadık; yani popüler olan neyse ona göre müzik yazalım diye düşünmedik. Kendi hoşumuza giden neyse onu yaptık, duruşumuz buydu. O anki hissiyatımız neyse onun doğrultusunda çaldık; tek kaygımız bizim hoşumuza gitmesiydi ve bu sayede de samimiyeti dinleyiciye aktarabildik. Herkeste küçük de olsa bir şeyler bırakabildiğimizi ve bir bağ kurabildiğimizi hissettik. Yaptığımız müziğe değer veren ve bize odaklanmış bir dinleyici profili vardı karşımızda.
Nikola Zarić ile olan duonuzun gerçekten farklı bir enerjisi var. Samimi bir duygu aktarımı olarak betimliyorum kendimce. Bunun sırrı nedir?
Nikola ve ben çok homojen bir ikiliyiz; felsefemiz, müzikle ulaşmak istediğimiz şeyler, kariyerimiz ile ilgili düşüncelerimiz, dinleyiciye aktarmak istediğimiz duygular, hepsi aynı. İki enstrüman olarak görünsek de birmiş gibi tınlarız. Dünya görüşümüzden, yetiştirilme tarzımıza, kültürümüze kadar aynıyız diyebilirim, kısacası frekansımız aynı. Bu yüzden de Nikola ile ne çalalım ne yapalım diye hiç düşünmedik. Egoların olmadığı ve amatör ruhunu kaybetmemiş bir duoyuz, kimse ön planda değil, tek bir sesimiz var. Nikola çok özel bir müzisyen. Onun gibi bir partnerle müzik yaptığım için çok şanslıyım.
“AVUSTURYA’DA ÜRETİLEN MÜZİK…”
Avusturya tarafından Turumtay-Zarić Duo’ya verilen Kültür Elçisi’ ünvanından bahsedebilir misin?
Avusturya Dışişleri Bakanlığı’nın iki senede bir açtığı bir program var: New Austrian Sound of Music (Avusturya Müziğinin Yeni Sesi). Bu programda Avusturyalı olup olmamak ya da Avusturya müziği yapıp yapmamak önemli değil, tek kriter müziğin Avusturya’da üretilmiş olması. Jüri, beş ayrı dalda beşer tane ansambl (grup) seçiyor. Bu ansambllar tüm dünyaya Avusturya kültür forumları tarafından tanıtılıyor. Nikola ile 2018 yılından itibaren birçok yer gezdik ve konserler verdik. Avusturya kültür forumları tarafından tanıtıldığımız için sürekli yurtdışından konser teklifleri alıyoruz. Nikola ve benim entegrasyonun güzel bir örneği olduğumuzu ve bunun Avusturya hükümeti tarafından da dünya genelinde gösterilmek istendiğini düşünüyorum. Müzisyenlerin Avusturya vatandaşı olmasa da Avusturya’da üretilmiş olan bir müziği tanıtmak üzere, farklı ülkelere gönderilmesine çok saygı duyuyorum; entegrasyon açısından güzel bir adım.
Invisible World Quartet ile olan WOMEX başarınızı da konuşalım.
En az kültür elçiliği kadar güzel bir başarımız var Quartet ile. World Music Expo (WOMEX), dünya müziği alanındaki en geniş kapsamlı organizasyon; bu alanın en küçüğünden en büyüğüne tüm yapıtaşlarının buluştuğu platform. Her sene farklı bir yerde yapılır, çok büyük bir organizasyon. Bu branşta çalışan en büyük isimler ve şirketler orada buluşuyor. Oradaki jürinin her sene özel seçim konserleri olur, yani WOMEX Official Selection. Biz Invisible World Quartet olarak 2018 Official Selection’ın içindeyiz. Benim için çok gurur verici.
“BİR KONSERİN TARİHİNİ ÜÇ KEZ DEĞİŞTİRDİK”
Müzik dışında neler yapıyorsun?
Hayatım son bir senedir oldukça değişti; baba oldum. Kızımla ilgilenmek dışında çok bir şey yapmıyorum. Kızımdan önce, işim de müsaade ettiği için, bol bol gezdim. Şanslı bir insanım, çünkü gezmeyi çok severim ve özellikle kültür elçiliği ünvanı aldıktan sonra genel olarak turnedeydim. Gittiğim yerlerdeki insanları tanımaktan, yeni yerler görmekten ve oraya ait yemekleri tatmaktan büyük keyif alıyorum. İşimin avantajlarını son raddesine kadar kullandım diyebilirim. Turne dışında da aktif bir şekilde çalışıyorum. Çok fazla boş vaktim olmadığı için, iş dışında arkadaşlarımla sohbet ederek, evde dizi izleyip, bilgisayar oyunları oynayarak kafa boşaltmayı tercih ediyorum; tekrar üretebilmek için bunlara ihtiyaç duyuyorum. İşimle birlikte götürebildiğim hobilerim var neyse ki. Karantina sürecinde de sosyal medyadaki işlerimi tamamen kendim yapabilir hale gelmek için çalışıyorum. Grafik ve kayıt alanında kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Yakın tarihte konser planı var mı?
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, ne zaman olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Mesela bir konserin tarihini üç kez değiştirdik; en son herhangi bir tarih belirlememeye ve beklemeye karar verdik. Dinleyicilerle buluşmayı iple çekiyorum. Birkaç online konser deneyimim oldu ancak müzik paylaştıkça güzelleşen bir şey; özellikle o enerjiyi salonda hissetmek ve o etkileşimi yaşamak çok özlediğim bir duygu. Umarım en yakın zamanda buluşuruz.
Konserleri iple çekiyoruz. Tuna Dergisi adına başarılarının devamını diliyoruz. Teşekkürlerimi sunuyoruz.
Daha fazlası için:
www.turumtayzaric.com
www.invisiblewirldmusic.com
Henüz yorum yapılmamış.
İlk yorumu siz yapın.