


ARZU ALİOĞLU
alioglu.arzu@hotmail.com
İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en belirgin özellik aklını kullanarak düşünebilme yetisidir. İnsan akıllı, düşünen, analiz yapabilen, öğrenen, bilen bir varlıktır. Peki, kendimize akıllı diyebiliyorsak neden ömrümüzü geçirdiğimiz, her günümüzde bize eşlik eden, içinde bulunduğumuz şehirleri akıllı yapmayalım?
İçinde bulunduğumuz modern çağda, akıllı şehirleri, giderek yaygınlaşan yeni bir kavram olarak nitelendirebiliriz. Daha yaşanabilir, sürdürülebilir ve verimli şehirler için insan odaklı yaklaşımlar geliştiriliyor. Ve bu yaklaşımlarda da temel amaç “teknoloji”. Akıllı bir insan dış dünyadan, duyu organları vasıtasıyla nasıl bilgi topluyorsa, şehirlerde de sensörler aracılığıyla bilgiler toplanıyor. Daha sonra bu bilgiler değerlendirilerek, işlenerek şehrin problemlerine anlamlı çözümler olarak geri dönüyor. Fiziksel nesnelerin birbirleriyle veya daha büyük sistemlerle bağlantılı olduğu iletişim ağına Nesnelerin İnterneti [Information of Things (IoT)] adı verilmektedir. Aslında insanların sinir sistemlerine benzetebileceğimiz bu yapı “Nesnelerin İnterneti” ile kurulabilir.
Bilgi işlem teknolojileri, nesnelerin interneti gibi birtakım konseptler şehirlerde bizim gözümüz kulağımız haline geliyor. Bu konseptler aslında kimi zaman evdeki bir priz kimi zaman arabanın tamponundaki bir sensör kimi zaman ise aydınlatma direğindeki bir kontrol sistemi olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu iletişim altyapısının gerek kullanılan bu cihazlar gerek yazılım gerekse bu bilgilerin “Bulut Sistemler (Cloud Coomputing)” ile anlık olarak verilerin değerlendirilip bir ürüne veya hizmete dönüştürülebilir bir şekilde yapılandırılması gerekiyor.
Burada en önemli bileşen ise insan. Bütün bu hizmetlerdeki temel amaç, insanın kentte karşılaştığı zorlukları giderecek, yaşam konforunu artıracak çözümleri sunmak olmalıdır. 2015 yılında “En İyi Akıllı Şehir” ödülünü kazanan Güney Kore’nin başkenti Seoul, bakın bu ödüle layık görülmek için neler yapmış:
> Trafik sorununu çözmek için akıllı taşıma sistemleri ve akıllı trafik lambaları devreye soktu.
> Güvenlik kameraları ve polis iş birliği ile şehir suç oranını düşürdü.
> Temiz su projesi ile musluktan içilebilir temiz su sağladı.
> Telefonlar için uygulamalar yaptırarak vatandaş ile iletişimini üst düzeyde tuttu ve geri bildirimler ile sürekli kendini geliştirdi.
> Veri madenciliği ile açığa çıkan verileri bilgi işlem merkezlerinde değerlendirerek şehirde sürekli iyileştirmelerde bulundu.
Marka şehir olmak istiyorsanız, bir şehri geliştirmek istiyorsanız neyi nasıl düzelteceğinizi size en güzel veriler söyler. Veriler ile yorum yapabilmek için de sistemlere ihtiyacınız var. Akıllı şehir olmasındaki kilit kelime “veri”dir. Bu veriyi geliştiriciler ile paylaşmalı ki ortaya uygulanabilir sistemler çıksın. Bu doğrultuda Amerika’da Akıllı Şehirler yarışmasının kazananı Columbus şehrinin oluşturduğu modeli inceleyebiliriz.
Ohio eyaletine bağlı Columbus şehri 2015 yılında Amerikan Ulaştırma Departmanı tarafından düzenlenen akıllı şehirler yarışmasını kazanan şehirdir. 50 milyon $ ödülün yanında o günden bugüne aldıkları 500 milyon $ destekleri de yatırıma dönüştürmeye devam ediyorlar. Bu da Columbus şehrinin akıllı şehirler konusunda en üstte kalmasını sağlıyor.
Şehrin planı çevreye duyarlı, veriler ile donatılmış “modern ulaşım konusunda kendi türünün ilk örneği” olmaktı ve bunu başardılar. Şehrin planları içerisinde internet bağlantı noktaları olarak çalışan trafik ışıkları, acil durumlarda polis, ambulans, itfaiye aracı gibi ilgili araçların trafik sinyalizasyonuna müdahale edebilen, gelişmiş ödeme sistemleri ve akıllı trafik ışıkları vardı.
Columbus’ taki akıllı trafik ışıkları
Dünya’daki tüm şehirlerin bunları taklit edebileceği aşikâr, ancak Columbus şehrinin yerel yönetimi bu geçiş dönemine sahip çıktı ve tüm politikasını bunun başarıya ulaşması için odak nokta haline getirdi. Vatandaşlarına tüm süreçleri izah eden atölyeler düzenlendi, tüm vatandaşların dahil olması için uğraşıldı böylece şehrin sinerji ile bu dönüşüme sahip çıkması sağlandı.
Columbus ’un bu dönüşümünde heyecanlı özel sektörün büyük etkisi var, yatırımların yarısına yakınını özel sektörler yaptı ancak şehir de onların gelişimine katkıda bulunmak için iş birliğine açıktı ve tüm verileri onlarla paylaşarak çözüm üretmelerine yardımcı oldu ve böylece firmalar da gelişmiş oldu. İşin içine özel sektör, Silikon Vadisi ve üniversiteleri dahil ederek akıllı şehirleşme konusunda bir ivmelenme yaşandı. Şehir, ödülü aldıktan sonra akıllı şehir inovasyon için ilham kaynağı oldu.
Günümüzde doğal kaynaklar üzerinde büyük bir baskı bulunmakta. Bu bağlamda kentlerin sürdürülebilir olarak gelişmesi, en önemli hedeflerden biri olmalıdır. Bu, gerek enerji tasarrufu olsun gerek su kaynaklarında tasarruf sağlamak olsun gerekse hava kalitesini artırmak olsun pek çok alanda planlama kararları ile bunları sağlayabilecek araçlara ve teknolojiye sahibiz. 30 yılda teknoloji maliyetinin nerden nereye geldiğini gösterecek iki örnek verebiliriz:
1980’li yıllarda 1 GB veri üretmenin maliyeti yaklaşık 1 milyon $ seviyelerindeyken, 2020’ye geldiğimizde ise bu miktar 10 ₵ seviyelerine düşmüştür. Bir diğer örnek ise, şu anda tüm dünya üzerinde internete bağlı cihaz sayısı kişi başı 3,5 seviyelerinde olup 2020’li yılların sonuna doğru ise kişi başına cihaz sayısının 7,5 – 8 seviyelerine çıkması bekleniyor. Yani aslında bizler sadece telefonlarımızla, bilgisayarlarımızla, tabletlerimizle değil; otomobilimizde, evdeki bir eşyayla, hatta evimizde kullandığımız elektrik prizleri ile bile bağlı olduğumuz teknolojik cihaz sayısının arttığına şahit olacağız. Dolayısıyla bir yandan teknolojinin maliyeti bu kadar hızlı düşüp, bir yandan da teknolojinin kabiliyetleri çok ciddi bir oranda artarken, bu kaynakları en doğru şekilde, belki bir kılavuz, belki bir yol haritası eşliğinde değerlendirmek gerekmektedir.
Bu durumda “Yıl olmuş 2021, biz hala …” gibi cümleler kurmak işin kolayına kaçmak olacaktır. Önemli olan fikir üretebilmek, çözüm önerisinde bulunabilmektir. Bu tür fikirler üretebilmek için öncelikle yaşadığımız şehri evimiz gibi hissetmemiz gerekiyor. Daha sonra ise dünyadaki akıllı şehirleri yapmaya başlayan akıllı insanlar gibi davranmamız… Burada halkın katılımı oldukça önemli. İnsanlar kendi evlerinin yönetiminde nasıl söz sahibi iseler şehirlerinin yönetiminde de söz sahibi olabilmek için inisiyatif üstlenmeleri gerekir. Akıllı bir şehir yaratabilmek için akıllı fikirler üretmek elbette işin önemli bir kısmı. Ama bu fikirleri mutlaka teknoloji ile de desteklemek gerekiyor.
Aslında konsept ne olursa olsun; -ister akıllı kentler, ister sürdürülebilirlik- her zaman için amaç; kent yaşayanlarıyla doğayı, birlikte ve uyum içinde geleceğe taşımak, içinde yaşadığımız gezegenin ömrünü ne kadar daha uzatabiliriz olmalıdır.
KAYNAKÇA:
– worldblaze.in
– Eden Strategy Institute, (2018), Top 50 Smart City Governments, https://static1.squarespace.com/static/5b3c517fec4eb767a04e73ff/t/5b513c57aa4a99f62d168e60/1532050650562/EdenOXD_Top+50+Smart+City+Governments.pdf
– ÖZDİL, S., (2017), “Şehirlerimiz Nasıl Akıllanır?”, İTÜ Vakfı Dergisi, 77, 20-22.
– SEOUL DIGITAL FOUNDATION, (2018), “https://oascities.org/wp-content/uploads/2018/01/ Seoul-Smart-City-Initiatives-Cases-_Dr.-Jungwoo-Lee.pdf
Henüz yorum yapılmamış.
İlk yorumu siz yapın.