Tuna Dergi
3# SEN NE YAPIYORSUN? SERVİS TASARIMI DİREKTÖRÜ (PODCAST) 3# SEN NE YAPIYORSUN? SERVİS TASARIMI DİREKTÖRÜ (PODCAST)
E. BARLAS ÖN barlas.oen@gmail.com Söyleşi dizimizin bu bölümünde sizleri lisans öğrenimini Avusturya’da tamamlamış kariyerine Avusturalya’da devam eden servis tasarımcısı Göksu Karagüler ile tanıştıracağız. Söyleşinin... 3# SEN NE YAPIYORSUN? SERVİS TASARIMI DİREKTÖRÜ (PODCAST)

E. BARLAS ÖN
barlas.oen@gmail.com

Söyleşi dizimizin bu bölümünde sizleri lisans öğrenimini Avusturya’da tamamlamış kariyerine Avusturalya’da devam eden servis tasarımcısı Göksu Karagüler ile tanıştıracağız. Söyleşinin tamamını dinlemek veya okumak için; sayfanın sonundaki QR kodu telefonunuza okutabilir ya da sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

Kendinden bahseder misin?

Viyana Teknik Üniversitesi’nde medya enformatiği ve görsel programlama lisansı yaptım. Bu bölüm, yazılım mühendisliğinin medya ve görsel programlama üzerine yoğunlaşmış bir dalı diyebiliriz. Bölüm içeriğinde; matematik, uzay geometrisi, fizik, temel algoritmalar, programlama (java) gibi derslerin yanı sıra image processing, 3D görsel programlama üzerine genel algoritmaların analizlerini içeren dersler mevcut. Örneklendirmek gerekirse, Photoshop gibi ticari programların altyapısını oluşturan algoritma çeşitlerini inceliyorduk.

YAZILIMCILIĞI DAHA YETENEKLİ ELLERE BIRAKMIŞ OLDUM

Günümüzde bu alanda çalışmak istersek (örnek olarak animasyon şirketlerinde diyelim) bu kadar detaylı programlama bilgisine sahip olmalı mıyız?

Açıkçası ben de kendime, “bir gün Pixar’da çalışırsam; temel 3 boyutlu görsel programlama algoritmalarını kullanarak mı animasyon programlayacağım sanki” diye sormuyor değildim. Üniversite, temel olarak her şeyin teorisini anlatmak ve kavratmak üzerine kuruluydu. Şimdi artık üniversite öğrenimim üzerinden bir 15 yıl kadar geçti. Günümüzde bir sürü gelişmiş program var, eskisine göre artık bazı şeyler çok daha kolay. Tabi şunun ayrımını da yapalım; bu tarz firmaların özel yazılım geliştirmesi gerektiğinde kendi bünyelerinde bulunan software yazılımcıları bu tip işlerden mesul olurlar ya da dış kaynaklara başvurulur.

Aslında kariyerine Viyana’da okurken başlamıştın. O yıllarda iş yerinde neler yapıyordun?

İlk başladığımda aslında, işe tam bir uygulama programlayıcısı olarak girdim. Ruby on rails ve java üzerine basit uygulamalar yapıyordum. Bir buçuk sene boyunca kod yazdım. Şu an geriye baktığımda, “sevmediğim ve çok yetenekli olmadığım bir alanda kendimi bayağı zorlamışım” diyorum, ama daha sonra aynı firmanın içerisinde başka bir projeye dahil oldum. O projede video prodüksiyonu, reklam, pazarlama, animasyon gibi işler yapılıyordu. Görsel iletişim üzerine olduğu için benim de ilgimi çekmişti. Özellikle video prodüksiyonu ile ilgili işler yaptım. Kısa film ve reklam jingle’larının hazırlanması için setlerde yardıma gidiyordum, bazen kamera kullanıyordum sonra after effects kullanarak editleme işleri yapıyordum. Özellikle post prodüksiyonda çok çalıştım. Böylelikle hem daha ilgili olduğum bir alanda çalışmaya başladım hem de yazılımcılığı daha yetenekli ellere bırakmış oldum.

MOTİVASYONUM TASARIM YOLUYLA YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER BULMAKTI

Üniversite yıllarında hayalin film çekmekti. O hayale ne oldu?

Açıkçası tecrübem, film çekmenin ne kadar zorlu bir süreç olduğunu gösterdi bana. Kısa film çektiğimiz dönemde inanılmaz eğlendim. Bir sürü kişiyle tanıştım. Birkaç deneysel iş de oldu. Fakat bunlar da işin süsü gibiydi. Esasen tam olarak istediğim, bir şeyler tasarlamak ve insanların gündelik hayatlarında yaşadığı sorunlara çözüm bulmaktı. Bunu belki filmle ya da başka bir araçla anlatmaya hep açık oldum. Hangi aracı kullandığınız önemli değil. Zamanla anladım ki benim asıl motivasyonum insanların sorunlarına tasarım yoluyla yenilikçi çözümler bulmaktı. Zaten servis tasarımı disipliniyle de bu şekilde tanıştım.

Servis tasarımı üzerine bir eğitim ya da sertifika programı mı yaptın?

Aslında öncesinde Avusturya defterini kapatıp İstanbul’a döndüm. Web tasarımı ve geliştirmesi üzerine freelance işler yaptım. Bir fotoğraf stüdyosunda çalıştım. Aynı zamanda tasarım üzerine çok araştırma yapıyordum. Derken yolum İtalya’ya düştü. Orada bir tasarım okuluna başvurmuştum ve etkileşim tasarımı üzerine bir senelik yüksek lisans yaptım. Bu yüksek lisans programı aslında kariyer planlarımı yönlendirmeye başlamıştı.

Avustralya’ya geçişin nasıl oldu?

2014 yılında şimdiki eşimle lise yıllarından sonra yeniden bir araya geldik ve evlenmeye karar verdik. Zaten Avustralya’ya geliş sebebim tamamen eşim oldu. Onun burada güzel kurulu bir düzeni vardı. İlk yıl, Sidney’deydik. Sidney’de yaşadığımız o bir senede bir servis tasarımı ajansında çalıştım, orada çok şey öğrendim. O senenin sonunda da Melbourne’e taşındık.

AMAÇ ÜRETTİKLERİMİZİN İNSANLARA İYİ BİR HİZMET OLARAK GERİ DÖNMESİ

Peki şu an Sen Ne Yapıyorsun?

Şu an Avustralya Postası’nda servis tasarımı direktörü olarak çalışıyorum. Servis tasarımını açmamız gerekirse, servis tasarımı; servis sektöründe gerçek sorunlara ve ihtiyaçlara çözüm arayan ve bu arayışa tasarım sürecinde yaratıcı düşünce tekniklerini uygulayarak çözümler tasarlayan bir disiplindir. Mesela uçak yolculukları güzel bir örnek. Aslında uçak yolculukları kişinin bilet alma girişiminden havalimanını terk ettiği ana kadar uzun bir süreci içerir. Biz bütün bu süreç içerisinde kişinin temas noktalarını, bileti aldığı web sitesinden check-in yaptığı kontuara kadar tek tek analiz ediyoruz. Müşterinin etkileşime geçtiği herhangi bir obje, kişinin o objeyle olan deneyimini belirliyor. Biz ise, yaptığımız analizler sonucu “hangi süreçleri daha iyi hale getirebilir ve hizmeti nasıl daha iyi hale getirebiliriz”in üzerine çözümler üretiyoruz. Ürün geliştiricisi ya da yöneticisi sadece kendi ürününe odaklıyken biz ise A’dan Z’ye o hizmete dokunan bütün süreçleri inceleyip yaratıcı çözümler sunuyoruz. Tasarım denince akla aslında görsel şeyler gelse de eninde sonunda yaptığımız şeyin çıktısı bazen görsel bir harita, bazen de bir dizi öneriyi barındıran bir sunum olarak geri dönüyor. Elbette amaç her zaman, her ne ürettiysek, bunların insanlara iyi bir hizmet olarak geri dönmesi oluyor.

HER SEKTÖRÜN UZMANI OLARAK GİTMİYORUZ

İş akışlarını geliştirdiğinizi ve başarılı olduğunu nasıl ölçümlüyorsunuz?

Çok güzel bir soru. Sorunlar ya da geliştirilebilecek noktalar tespit edildikten sonra projeye sponsor olanlara ya da müşterimizin yöneticilerine durumu ve potansiyel çözümleri anlatan bir sunum yapıyoruz. Bu sunumdan sonra o sorunlu noktalarda kimlerin parmağı varsa ya da destek olabileceğini düşünüyorsak, o departmanlardan insanlarla bir araya gelip fikir atölyeleri kuruyoruz. Karşılıklı bilgi alışverişiyle yeni fikirler ve çözümler de ortaya çıkabiliyor. Daha sonrasında ise, prototipleme ve test etme süreci başlıyor.

Bu işte başarılı olabilmek için hizmet verdiğiniz sektörü çok iyi tanımak gerekiyor. Tabi ki her sektörün uzmanı olarak gitmiyoruz, bizler sürecin koreografları olarak kolaylaştırıcı çalışmalarını ve fikir atölyelerini yöneten kişiler olarak gidiyoruz müşterilere. Ama bilirkişi, müşteri ve kullanıcılarla o kadar çok fikir alışverişinde bulunuluyor ve her seferinde daha detaylı araştırma yapılıyor ki o endüstri hakkında ister istemez çok şey öğreniyorsunuz.

Anlattıklarından sizin başarınız biraz da iş ortaklarınıza bağlı gibi gözüküyor. Sonuçta iş ortağınız sizin önerilerinizi gerçekleştirmiyorsa dolaylı olarak proje başarısız olmuş oluyor. Bunun önüne geçmek için neler yapıyorsunuz?

Bunun önüne geçmenin en doğru yolu bütün sürecin başından sonuna kadar müşteriyle beraber takip etmektir. Çünkü biz burada bilirkişi değiliz; onlar bu endüstrinin içerisindeki uzman kişiler. Eğer biz üç ay boyunca kapanıp, sonuç olarak “Biz sizin için şu şu çözümleri bulduk, hadi bunları hayata geçerin” dersek doğru olmaz. En başta, müşteri kendisini sürecin bir parçası olarak hissetmez. O yüzden bütün süreci iş birliği halinde beraber yürütmek başarıya giden en doğru anahtar.

 

 

İNSANLARIN HAYATLARINA DOKUNMA İMKÂNINIZ OLUYOR

Servis tasarımı disiplini özel sektörün dışında da kullanılıyor mu?

Bu arada Avusturya’da da servis tasarımı hizmeti veren firmalar var. Ama artık biraz servis tasarımı tanımı kendi içerisinde esnemeye başladı, çünkü artık her zaman servislerden bahsetmiyoruz. Bazen iş yönetiminde var olan iş akışlarını daha efektif hale nasıl getirebiliriz, verimi nasıl arttırabiliriz diye düşünerek yardımcı olmaya çalışıyoruz, bazen de daha geniş çaplı sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyoruz… Günümüzde daha makro problemlere yoğunlaştığımız projeler oluyor. Örnek olarak, azınlıkların temel servislere (su, sağlık, internet gibi) ulaşımını nasıl daha iyileştirebiliriz gibi sorunlar üzerinden devletle beraber ortaklaşa çalışıyoruz. Özellikle kâr amacı gütmeyen projelerde gerçekten insanların hayatlarına dokunma imkânınız oluyor.

Türkiye, Avusturya, İtalya ve Avustralya dörtgeninde geçen hayat ve kariyer hikayeni bizimle paylaştığın için çok teşekkür ederiz. Seninle sohbet ederken hem çok eğlendim hem de yeni bir iş dalını tanımış oldum. Umarım okurlarımız da aynı şekilde keyif almıştır.

NOT: Röportajın daha fazlasına ve sohbet bölümüne QR kodunu telefonunuza okutarak erişebilirsiniz.

 

Henüz yorum yapılmamış.

İlk yorumu siz yapın.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir