Tuna Dergi
ÜÇ SORUYA DEFALARCA YANIT ÜÇ SORUYA DEFALARCA YANIT
Doğduğumuz andan itibaren bazı sorularla karşı karşıya kalırız. Ender olsa da özel soruları hayatımıza katar, yola öyle devam eder veya kendimize yollar çizeriz. Sağlak... ÜÇ SORUYA DEFALARCA YANIT

Doğduğumuz andan itibaren bazı sorularla karşı karşıya kalırız. Ender olsa da özel soruları hayatımıza katar, yola öyle devam eder veya kendimize yollar çizeriz. Sağlak veya solak olma özelliğine nasıl sahip oluruz? Buzdolabı nasıl bulunmuş? Gerçek ile hakikat arasındaki fark ne? Düşünceler beynimizi kemirirken biz n’apıyoruz? Gökyüzü bir karış yukarımızdayken neden Turgut Uyar’ı dinlemiyoruz? Gerekli gereksiz milyonlarca kafa karışıklığı ile merhaba hayat!

İnsanlık tarihinin, bana göre, en gerekli sorularıyla tanıştığımdan beri rahat nefes alamıyorum. Kendimi iyi olmaya ikna edemiyorum. Arsızca, hunharca hayal kurup planlar yapıyoruz. Ancak günü bitirip yarına hazırlanırken geçmişi süzgeçten geçirip ders çıkarmıyoruz. Bi’ süzgeç lazım bu dünyaya!

Sorular silsilesiyle savaşırken fark ettim ki yanlış yapıyorum. Evet sevgili okur, sorulması gerekenleri bulmak yetmiyor, bir de doğru sorudan başlamak gerek. Tabii bunlar edindiğim deneyimlerin sonucu, ben kimsem… ”Ben kimim?” Öğrenilmiş gerçekler havuzunda ince ince yüzerken kulacı nereye, niye attığımızı bilmiyor, boğulduğumuza inatla inanmıyoruz. Bize bahşedilen adımız dışında bir şey bilmiyoruz gibime geliyor. Çünkü sorarken bulduğum bazı cevaplar öylesine canımı yakıyordu ki, bunca kibirle nasıl yaşamışım diyorum. Olmak istediğin ile olduğun insan arasındaki ince çizgi, kendine ördüğün setler, yarattığın hayali dünya ve benliğin… Çoğundan sıyrılıp hakikate geçmek ve kendini tanımak epey meşakkatli. Aynı zamanda biraz yol kat etmene de yardımcı oluyor. Bu soruya yumuşak dokunuşlar yapmaya başladığında gözlerinin açıldığını hissediyorsun. Ağaçlara, kuşlara, vapura, insana çok farklı açılardan yaklaşıyorsun. Bakmayı değil de görmeyi öğrenmek gibi düşünebilirsin. İsteklerin değişiyor, gelişiyor. Bam! İkinci soruyu bulduk: ”Ne istiyorum?”

Şeyhim, diyor bir sanatçı, kâinata alışamadım. Bu kısımda nice çıkmazlar, hayal kırıklıkları, yalnızlıklar yaşıyor insan. Çünkü ne istediğini bulmak oturduğun yerden erişebileceğin rahatlıkta değil. Kimi kitaba dalar, kimi araştırmaya koyulur, kimi yollara atar kendini-bu şey değil mi ya, ben- kimi de geçmişine bakar. Hepsini ortak bir paydada buluşturup yola öyle devam edebiliyorsa kimi, ne mutlu. Okul, meslek, doğa, sanat ve düşündüğün her olgu aklınla kalbini birleştirdiğin noktada sana batmaya başlar. Yaptıklarının doğruluğunu ve gerekliliğini düşünüp ağlarsın. Yapmadıklarının yorgunluğu çöker üstüne. Bir şeyi yapmadan nasıl yorgunluğunu hissedebilir ki biri, neyse… İstediği her ne varsa olsun ister insan evladı. Doyumsuzdur çünkü doyumsuzuz. O işler öyle olmuyor usta! Son çıkış da buralarda başlar zaten: Farkında olmadığının farkına varırsın. ”Farkında mıyım?”

Yine bana göre, son soru bu. Kendini iyi olmaya ikna edemeyen insanların kulağındaki çan sesleri bu noktada iyice şiddetlenir. Yaptıklarını tanımlamaya çalışırsın. Gezgin birinin de dediği gibi, yaptıkların seni tanımlar. Tamam, da bu zamana kadar tatmin edici bir şeyler yaptı mı insan? En başta sorduğumuz sorular yanıtlandığında belki… Vücudunun, hayal dünyanın, dışarıdaki hayatın farkına varmaya başla sevgili okur. Denemekten korkma! Dene, yanıl, üzül, eğlen, tanı, sor ve pek tabii farkında ol. Biz asla bir değiliz, bir tane de değiliz. Değişiyoruz ve kâinatın sonuna kadar değişmeye devam edeceğiz. Var olana ve olacak olana alışmak, saygı duymak ve sevmek umuduyla…

CEM DENİZ TATO
cemdeniztato@gmail.com

  • Sedat

    Mayıs 12, 2021 #1 Author

    Merhaba, güzel yazınız için kutlarım. Saygı ve sevmek aynı yumurta ikizi gibidir. İkiz bile olsa biri daha öncelikler sahiptir:önce doğmak gibi. O da saygıdır. Tebrikler

    Cevapla

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir